meta-box-aio
domain was triggered too early. This is usually an indicator for some code in the plugin or theme running too early. Translations should be loaded at the init
action or later. Please see Debugging in WordPress for more information. (This message was added in version 6.7.0.) in /www/wwwroot/anbinhgroup.giaodienmau.com/wp-includes/functions.php on line 6121wordpress-seo
domain was triggered too early. This is usually an indicator for some code in the plugin or theme running too early. Translations should be loaded at the init
action or later. Please see Debugging in WordPress for more information. (This message was added in version 6.7.0.) in /www/wwwroot/anbinhgroup.giaodienmau.com/wp-includes/functions.php on line 6121polylang
domain was triggered too early. This is usually an indicator for some code in the plugin or theme running too early. Translations should be loaded at the init
action or later. Please see Debugging in WordPress for more information. (This message was added in version 6.7.0.) in /www/wwwroot/anbinhgroup.giaodienmau.com/wp-includes/functions.php on line 6121
“Riskli Alan” kavramı, adalet ve hakkaniyet ölçülerine göre yeniden tanımlanacaktır. Kentsel dönüşümde riskli alanlarda yaşayanların, mahalli yönetimlerin, STK ve meslek odalarının sürece katılmasını sağlayacağız. Şehirlerin geleceği, medeniyetin geleceği olarak ele alınmak suretiyle mahalle kültürünü, komşuluk ilişkilerini ve geleneksel mimari kültürümüzü koruyacak ve geliştireceğiz. Şehirlerin imarında ve dönüşümünde kültürel farklılıkları göz önünde tutarak insani, kültürel ve evrensel hassasiyetleri gözeteceğiz. Kentsel dönüşümde, tarımsal arazileri heba etmeden yatay şehirleşme planlamasına özen göstereceğiz. Yeniden Refah iktidarında, yerel yönetimlerde katılımcı demokrasi uygulamalarını yaygınlaştıracağız. Bunun için belediye meclislerinin ve kent konseylerinin yapısını toplumumuzun yapısına ve kültürüne uygun olacak biçimde gözden geçirecek, yetkilerini artıracak, verimli çalışmaları için gerekli tedbirleri alacağız. Muhtarlarımızın da belediye meclislerinde temsil edilmesini sağlayacağız. Büyükşehir Belediyesi Kanunu’nda yapılan düzenleme ile halen 30 büyükşehir belediyesi bünyesinde beldeler kaldırılmış, köyler mahalleye dönüştürülerek il özel idareleri lağvedilmiştir. Halen 51 ilimizde köy, belde ve il özel idaresi statüsü mevcudiyetini devam ettirmektedir.
Maddede hakaret teşkil eden isnadın ispatına ilişkin hükme yer verilmiştir. TCK m.128’de iddia ve savunma dokunulmazlığı kapsamında hakaret suçunun işlenmesine ilişkin cezasızlık hali öngören norma yer verilmiş, 129. Maddede hakaretin bir haksız fiile veya hakarete karşılık olarak gerçekleştirilmesi halinde uygulanabilecek bir hüküm düzenlenmiş, 130. Maddelerde ise kişinin hatırasına hakaret suçu düzenlenmiş ve hakaret suçunun soruşturma ve kovuşturma koşulları öngörülmüştür. Bu yazımızda; sahte içki, yani etil alkol yerine metil alkol kullanılarak üretilen alkollü içeceğin tüketilmesi sebebiyle gerçekleşen ölüm neticelerinde, sahte içkiyi üreten (imal eden) ve satan kişilerin, ölüm neticeleri bakımından ceza sorumluluğu dereceleri suçun manevi unsuru bakımından değerlendirilecektir. İçki üretiminde etil alkol yerine metil alkol kullanılması ve tüketicilerin zehirlenmesinin sebebi, içki üretmek için kullanılmaması gereken ve insanı öldürücü etkiye sahip olduğu kesin olarak kabul edilen metil alkole daha ucuz ulaşılabilmesinden kaynaklanmaktadır. Böylece; içkiyi üreten daha ucuz maliyetle karşılaşmakta, ancak insan hayatını gözardı etmekte, hatta sahte içkiyi bilerek satıp tüketiciye ulaştıran satıcı da aynı şekilde insan hayatını hiçe sayarak para kazanma uğruna öldürücü etkiye sahip sahte içkiyi satabilmektedir. “Yasama dokunulmazlığı” başlıklı Anayasa m.83/2’de yer alan, “Seçimden önce veya sonra bir suç işlediği ileri sürülen bir milletvekili, Meclisin kararı olmadıkça tutulamaz, sorguya çekilemez, tutuklanamaz ve yargılanamaz. Ağır cezayı gerektiren suçüstü hali ve seçimden önce soruşturmasına başlanılmış olmak kaydıyla Anayasanın 14’üncü maddesindeki durumlar bu hükmün dışındadır. Ancak, bu halde yetkili makam durumu hemen ve doğrudan doğruya Türkiye Büyük Millet Meclisine bildirmek zorundadır.” hükmüyle, yasama dokunulmazlığı kapsamı dışında kalan haller belirtilmiştir.Bu yazımızda; Anayasa m.83/2’de bulunan, yasama dokunulmazlığı kapsamı dışında kalan durumlarla ilgili tartışılması gerektiğini düşündüğümüz hususlara değinilecektir. Bu yazımızda; 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu m.157’de düzenlenen dolandırıcılık suçunun daha az cezayı gerektiren nitelikli hali olan “dolandırıcılığın, bir hukuki ilişkiye dayanan alacağı tahsil amacıyla işlenmesi” suçu (TCK m.159) açıklanarak, doktrinde yer alan tartışmalı hususlar ile yargı kararları değerlendirilecektir. Olağan kanun yolları olarak düzenlenen istinafa ve temyize başvurmanın en temel farklarından birisi, gerekçe gösterme zorunluluğuna ilişkpinup casino.
Hukuk düzeninde; hiç ödenmeyen veya eksik ödenen borçların takip ve tahsilini alacaklının kendisi yapamaz. Bizde ihkak-ı hak, yani hak sahibi tarafından alacağın tahsili kabul edilmemiş, hatta suç sayılmıştır. Alacaklıya tahsilat konusunda meşru olmayan zeminde yardım eden de “yağma” suçunu işlediği iddiası ile suçlanır. Aşağıda yer alan yazı, bazı eklemeler dışında 2010 yılında kaleme alınmış ve 2011 yılının Ocak ayında “Yorumluyorum” adlı kitabımda yayımlanmıştır. Aşağıda, yazı güncellenmiş ve casusluk suçu dikkate alınmak suretiyle genişletilmiştir. Aşağıda, tanıklıktan çekinme hakkı olanların telefon konuşmalarının denetlenmesi ile ilgili Yargıtay’ın üç farklı kararının özetine yer vereceğiz.
Gerçek ve tüzel kişiler yürürlükte olan hukuk kurallarına uygun olmayan veya söz konusu hukuk kurallarının emrettiği yahut yasakladığı bazı fiil ve davranışların aksi yönünde eylemlerde bulunabilirler. Bahsi geçen eylemler ceza kanunları uyarınca bir suç teşkil edebileceği gibi aynı zamanda vergi kanunları uyarınca bazı sonuçların doğmasına da sebebiyet verebilir. Konuya bu yönüyle baktığımızda akla gelen ilk soru “Ceza Kanunları açısından suç unsurlarını bünyesinde barındıran veya diğer yasal düzenlemeler ile yasaklanmış bulunan bir fiilin aynı zamanda vergi kanunları açısından da bir sonuç doğurması durumunda her iki sonucunda ayrı ayrı vuku bulması, cereyan etmesi mümkün müdür? Türk Hukuk Tarihi 2 dersi ile İslam Osmanlı hukukunda gerçek kişiler, kölelik, vakıflar, nişanlanma, evlenme, boşanma, şer’i miras hukuku ve adi intikal, Osmanlı arazi çeşitleri, tımar sistemi ve özellikleri, Tanzimat sonrası Osmanlı Hukuku ve bugünkü hukuk sistemine geçiş süreci öğretilmektedir. Bu şekilde, söz konusu kural ve müesseselere neden ihtiyaç duyulduğu, nasıl değişikliklere uğradığı ve hangi nedenlerle ortadan kalktığı kavratılmaktadır. Öğrencilere özellikle güçlü ve zengin bir hukuk kültürü, hukuk nosyonu ve hukuk düşüncesi kazandırmayı gaye edinen ders ile aynı zamanda değişen şartlar ve ihtiyaçlar sonucunda pozitif hukuk bir süre sonra yetersiz hale geldiğinde, yetersiz kalan hukuku güncelleştirmek için gerekli olan derin bir hukuk mantalitesinin öğretilmesi hedeflenmektedir. Yine bahsi geçen ders ile Türk hukuk devriminin neden gerekli ve önemli olduğunun öğretilmesi amaçlanmaktadır. Ayrıca özellikle vakıflar ve miras hukuku konusunda 1926 yılında Medeni Kanunun kabulünden önceki döneme ait ve günümüzde devam eden davalarda Osmanlı hukuku ilkeleri uygulandığı için bu konuda öğrencilerin bilgilendirilmesi amaçlandırılmaktadır.
Kimisi, “yönetim sisteminde seçimle değişikliğe gidilebilecek olsa idi, insanlara seçme ve seçilme hakkı tanınmazdı” dese de, temsili demokraside kamu kudretinin kullanıcısı olan devletin yönetim kadrosunun seçimle belirlenmesi esası kabul edilmiştir. Bugün kabul edilen anlamda millet ve onun kudretini kullanan devlet; yasama, yürütme ve idare ile yargı erkleri adı ile bilenen güçlerden oluşur. Bu erklerden bazılarına atama veya dar seçim usulü ile görevlendirmeler yapılsa da, asıl olan mümkün olduğu kadar seçim usulünün kullanılması suretiyle birey ve millet iradesinin devlete ve millet adına hareket eden her kademeye yansımasının sağlanmasıdır. “İşkence ve Eziyet” başlıklı TCK m.94/1’e göre; “Bir kişiye karşı insan onuruyla bağdaşmayan ve bedensel veya ruhsal yönden acı çekmesine, algılama veya irade yeteneğinin etkilenmesine, aşağılanmasına yol açacak davranışları gerçekleştiren kamu görevlisi hakkında üç yıldan oniki yıla kadar hapis cezasına hükmolunur”. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Malın değerinin az olması” başlıklı 145. Maddesine göre, “Hırsızlık suçunun konusunu oluşturan malın değerinin azlığı nedeniyle, verilecek cezada indirim yapılabileceği gibi, suçun işleniş şekli ve özellikleri de gözönünde bulundurularak, ceza vermekten de vazgeçilebilir”. Sürekli değişikliğe uğrayan Türk Ceza Kanunu′nun “Cinsel Dokunulmazlığa Karşı Suçlar” başlığı altında yer alan cinsel saldırı ve çocukların cinsel istismarı suçları da bu değişikliklerden nasibini almıştır. Bireyin cinsel hürriyetini korumayı hedefleyen bu iki suç tipi, ağır ceza yaptırımları öngörmekte ve uygulamada birçok sorun yaşanmasına sebebiyet vermektedir. Suçun ispatı, şimdi kaldırılan ruh sağlığının bozulması halinde cezanın arttırılması ve suçların özelliği itibariyle mağdur beyanlarına verilen önem ile vicdan duygusu, bu suç tiplerinin diğerlerinden farklı ele alınmasına yol açmıştır. Esasında maddi hakikate ve adalete ulaşılması amacıyla muhtemel yargı hatalarının düzeltilmesine hizmet eden bir olağanüstü kanun yolu olan yargılamanın yenilenmesi hep vardı.
Başlarken tarihten bir not;Tarihte bilinen iddianamelerden birisi, Maximilien Robespierre’nin 1793 yılında Fransa Kralı 16. Robespierre, Kralın idamını kamu yararına bir önlem ve ulusal yazgının bir gereği ve özgürlük girişimi olarak nitelediğinden, okuduğu iddianameye göre yargılanmasını ve avukatlar tarafından savunulmasını istemedi. Fransa’nın ve Fransız Milletinin iyiliği için, bu zor yol tercih edilmeli idi. Sonuçta Robespierre’nin istediği oldu ve Kral, kendisini suçlayan iddianameye karşı yargılanmadan ve savunmasını yapamadan öldürüldü. Ne var ki; Fransa’nın ve Fransız Milletinin iyiliği için bunu isteyen Robespierre de bir sene sonra aynı akıbete uğramaktan, kendisini savunamadan ve yargılanmadan giyotinle idam edilmekten kurtulamadı. Bu çalışmada; şüphe kavramının ceza yargılamasında anlamına ve kapsamına değinilerek, Cumhuriyet savcısının, iddianame düzenleyip soruşturma aşamasını sona erdirebilmesi için, şüphelinin isnad edilen suçu işlediğine dair şüphenin, yeterli şüphe seviyesine ulaşması şartından ne anlaşılması gerektiği değerlendirilecektir. Anayasa m.101/1’de; Cumhurbaşkanının “milletvekili seçilme yeterliliğine sahip olması” şartı aranmaktadır. 6271 sayılı Cumhurbaşkanı Seçimi Kanunu’nun “Seçilme yeterliği” başlıklı 6. Maddesine göre; “Kırk yaşını doldurmuş ve yüksek öğrenim yapmış Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri veya bu niteliklere ve milletvekili seçilme yeterliğine sahip her Türk vatandaşı Cumhurbaşkanı seçilebilir”. Maddesine göre olağanüstü hal ilan edildikten sonra Cumhurbaşkanı tarafından olağanüstü halin ilanına yol açan sebepleri ortadan kaldırabilmek için çıkarılan Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinde konu sınırlamasının bulunmadığı, sadece Anayasa m.15/2’de öngörülen sınırların dikkate alınmasını gerektiğinde tartışma bulunmamaktadır.